Evden Çalışmanın Dijital Hafifliği
(Digital Age dergisinde yayınlanan yazım)
1994 yılında Microsoft Chicago ofisinde çalışmaya başladığım dönemlerde, dünyanın farklı noktalarındaki Microsoft ofisleri ile bağlantı kurabildiğimiz video konferans sistemini müşterilerle bir teknoloji harikası olarak gururla paylaşıyorduk. Bugün ise bunu elimizdeki ufacık akıllı telefonumuzla kolaylıkla yapabiliyoruz. Dijital Çağın araçları iletişimi farklı bir boyuta getirmiş durumda. Çalışanlar artık ofislerini bilgisayar çantalarında, ceplerinde taşıyorlar. Biz neredeysek, ofisimiz orada.
Teknolojik gelişmelerin bir uzantısı olarak iş hayatında evden çalışma kavramı yaygınlığını hızla arttırıyor. Firmalar adım adım bu değişimi şirket kültürlerine yedirmeye başladı. Çok sayıda firmada ayda bir, haftada bir çalışanlara evde çalışma izni veriliyor. Hatta tam zamanlı evden çalışma üzerine kurulu iş modelleri de var. Kurumsal bir şirkette beyaz yakalı çalışanların başarı kriterleri kaç saat çalıştıkları üzerine değil, hedeflerini ne kadar gerçekleştirdikleri üzerine kurulu olur. Bu durumda hedefler gerçekleştiği sürece çalışanın ofiste olup olmaması önemli bir kriter olmaktan çıkıyor. Şehir trafiğine girmemek, hareketli bir ofisin yer yer dikkat dağıtan ortamından uzak olmak; evde çalışmayı zamanı daha iyi kullanma ve daha iyi odaklanma açısından çok daha avantajlı hale getirebiliyor. Diğer taraftan e-posta, WhatsApp gibi anında mesajlaşma servisleri, Skype gibi video konferans çözümleri; iş ile olan bağlantının sürekliliğini sağlıyor. Evden çalışmak, hem şirket maliyetlerini azaltan hem de çalışan verimliliğini arttıran bir yaklaşım. Tabii burada bu verimin sağlanmasında çalışanın ev ortamında kişisel motivasyonunu sürdürebilmesi, ev rahatlığında ofis çalışma disiplinini yaşatabileceği bir alanının olması ve gün içinde evde olan diğer aile fertlerinin desteği ve anlayışı çok önemli.
Dijital teknolojilerin evde geçen zamana kattığı değer sadece iş dünyasında değil eğlence dünyasında da geçerli. Bugün YouTube kanalları sayesinde tamamen kendi zevklerime uygun ve istediğim içeriği istediğim zaman izleyebileceğim bir karma izleme listesi oluşturabiliyorum. İçerik tüketim alışkanlıkları başkalarının sizin için belirlediği içeriklerden kişiselleştirilebilir içeriklere dönüşüyor. Evde Netflix, Apple TV gibi teknolojiler sayesinde istediğimiz filmi istediğimiz zaman izleyebiliyoruz. Teknoloji ve internet sinemayı, en sevdiğimiz programları, en sevdiğimiz restoranları bir kaç tıklama ile ayağımıza getiriyor. Kısa bir sosyal medya turu sevdiklerinizle, dostlarınızla iletişim kurma, onların ne yaptıklarından haberdar olma fırsatını size veriyor. Bunların hiçbirisi tabi ki dışarı çıkıp bir sinemaya gitmenin, dışarıda keyifli bir yemeğin veya arkadaşlarla yüz yüze sohbetin yerini alamaz ancak buna fırsat bulamadığınızda sürekliliği sağlayabilir ve erişilebilirliği arttırabilir. Bu noktada “sosyalleşme” ve “uzaktan erişim” arasındaki dengeyi sağlama sorumluluğu bizlere düşüyor. Teknoloji faydalı bir araç, aranızdaki ilişkide karar veren siz olduğunuz sürece…
Mustafa İÇİL